Detoksifikasyon organizmanın kendisine zararlı olan toksik maddelerden arınması anlamına gelir. Vücudumuz terleme, idrar yapma, dışkılama, solunum ve safra oluşumu ile bedende normal metabolizma süreçleri sonucu oluşan toksinlerden arınmaktadır. Normal metabolik faaliyetleri sonucu oluşan toksik ürünlerden başka vücudumuzun karşılaştığı ruhsal ve fiziksel stresler, çeşitli enfeksiyonlarla mücadele sonrası oluşan zararlı metabolitler de böbrekler, karaciğer, akciğer ve deri gibi birçok organın ortak çabası ile vücuttan uzaklaştırılmaktadır.
Şu veya bu şekilde bedenimizi kirleten çevresel toksinleri gideren detoksifiye edici yöntemleri (detoks kürleri) ve araçları kullanmamız sağlıklı ve uzun bir yaşam için gereklidir.
Vücudumuza zarar veren bu maddeler; dokularımızın, organlarımızın, hücrelerimizin ve hücre içi organellerin başlıca düşmanlarıdır.
Çevremizin ve bedenimizin ürettiği toksinlere karşı detoks sistemlerimizin yetersiz kalması halinde toksin yükümüz artar, yorgunluk, güçsüzlük, bitkinlik, kendini iyi hissetmeme, aşırı uyku ya da uykusuzluk, kas ve eklemlerde gerginlik, ağrı ve güçsüzlük, sinirlilik, bunaltı hissi gibi birçok sağlık sorunu ortaya çıkar.
Aslında, vücudumuz terleme, idrar yapma, dışkılama, solunum ve safra oluşumu ile bedende normal metabolizma süreçleri sonucu oluşan toksinlerden korunmayı çok iyi bilmektedir. Bedenimizin normal metabolik faaliyetleri ile oluşan toksik ürünlerden başka karşılaştığı çeşitli ruhsal ve fiziksel stresler, çeşitli enfeksiyonlarla mücadele faaliyetleri sonrası oluşan zararlı atıklar da; böbrekler, karaciğer, akciğer ve deri gibi birçok organın ortak çabası ile vücuttan uzaklaştırılmaktadır.
Her yıl insanlar, topraktan, sudan, soludukları havadan ve aldıkları gıdalardan binlerce kimyasal toksik ve zehirleyici maddelerin etkisi altında kalmaktadırlar.
Bu zehirleyici maddeler insan organizmasında, beden direncinin azalması veya yok olması, hormonsal dengesizlikleri, sinir sistemi bozuklukları veya direnç kaybı, fizyolojik dengesizlikler ve hatta geriye dönüşü olmayan hastalıklar (kanser) gibi çok çeşitli ve farklı belirtilerle kendilerini gösterirler.
Bilinçli olmamıza rağmen çoğu kez günlük aldığımız gıdanın yüzde on'u kadar olması gereken hayvansal proteini daha fazla tükettiğimiz gibi bunun yanında kafein, alkol, yağlar, bilinçsizce kullanılan ilaçlar, özellikle antibiyotikler ve bedene dışarıdan sokulan diğer sağlıksız ürünlerin çokça kullanılmaları, yaşamın ileri dönemlerinde kalp-damar problemleri, artiritis denen eklem hastalıkları, aşırı kilo, diyabet gibi baş edilmesi zor olan birçok sorunlarla bizi karşı karşıya bırakabilir. Birkaç tanesini saydığımız bu zararlıların, organizmadaki hücre fonksiyonlarını yavaşlattıkları hatta çalıştırmadıkları bilinmektedir.
Bedenin Detoksifikasyon ile öncelikle hücre sağlığını kazanmak amaçlanır. Yıllardır aldığımız besinler bağırsaklarımızda yığımlanmaktadır. Yukarıda tanımlamaya çalıştığımız toksik maddeler bağırsak floramızı bozarak bağırsaklarımızın normal görevini yapamaz hale gelmesine neden olmaktadır.
Doğal olarak beden kendisine zararlı olan toksinleri karaciğer, böbrekler, idrar, dışkı, solunum yolu ve ter ile deriden atarak temizler ve kendisini arındırır.
Ancak özellikle ikinci Dünya Savaşı sonrası endüstrinin giderek gelişmesi ve sanayi kuruluşlarının yaygınlaşmasıyla beraber gelen petrol-kimyasal devrim, toksinlerin, insan metabolizmasının kendini temizleme sürecinden çok daha hızlı yığımlanmalarına yol açmış ve organizma kendi kendini temizleyemez hale gelmiştir.
Çağımızda özellikle metropollerde yaşayan insanlar endüstriyel kimyasallar, pestisit diye tanımlanan tarımda kullanılan zehirli maddeler, elektromanyetik kirlenme, gıda katkı maddeleri, yanlış beslenmeden kaynaklanan aşırı asit birikimi, ağır metaller, anestezik maddelerin ve özellikle bilinçsizce kullanılan ilaçların kimyasal kalıntıları, toplumca legal kabul edilen drogların ( alkol, tütün, kafein ) kalıntılarıyla beraber illegal drogların (eroin, kokain v.s. gibi) kalıntıları, ruhsal dünyamızda yaşanılan sorunların ağır yükünden oluşan çok karmaşık bir kokteylin etkisi altında yaşamlarını sürdürme çabası içindedirler.
Metropollerdeki standardın üzerindeki hava kirliliği, çevre kirliliği nedeniyle içme sularında kurşun, cıva gibi ağır metallerle beraber yedi yüze yakın yabancı maddenin aşırı oranda bulunmasıyla beraber onbin'e yakın solvent, emülsifer, gıdalardaki koruyucu katkı maddelerini bedenimizde yıllarca taşımaktayız.
Bununla beraber özellikle ülkemizde çoğu gıda maddesi üzerinde maalesef içeriğinin yazmaması durumu daha da ağırlaştırdığı gibi özel besi çiftliklerinde yetiştirilen kanatlılar, balıklar ve diğer canlılarında kimyasal katkılarla beslendiklerini unutmamak gerekir.
Diğer taraftan dünya denizlerinin sanayi nedeniyle giderek kirlenmesi, bunun ülkemizde de özellikle Karadeniz’den gelen sanayi atıklarının Marmara denizini ve dolayısıyla boğazları ve kuzey Ege denizini de ciddi şekilde tehdit ettiğini ve buralardan elde edilen besinlerinde yoğun olarak tüketildiğinde düşünecek olursak bedenimizde, organizmamızdaki toksik maddelerin ne denli yoğunlaştığı hakkında ciddi endişelerin oluşacağı bir gerçektir.
Gerek havadan, gerek yediğimiz ve içtiğimiz maddelerden aldığımız toksik maddeler zincirine tüm petrol ürünü yakıtların atıklarını, evlerde kullanılan temizleyicileri, kuru temizleme maddelerini eklemeyi de unutmamak gerekir.
Dünyamız kirlendikçe bedenimiz bir filtre gibi bu kirlilikleri süzmekte ve bu toksinler bizim fizyolojik fonksiyonlarımızı bozmaktadır. Gerek aldığımız gıdalardaki kimyasallar, içtiğimiz sudaki zararlılar ve bunların yanı sıra yaşadığımız iç ve dış mekânlardaki elektronik ve kimyasal toksinler sürekli olarak bedenimizde süzülerek yığımlanırlar.
Günümüzde bilinen bir gerçek ise bu biyo-akümülasyonun ( bedenimizde yığımlanan yabancı maddeler ) ciddi bir şekilde gerek fizyolojik, gerekse psikolojik sağlığımızı tehdit ettiğidir.
Yıllardır bu konu üzerinde yapılan çalışmalarda, sağlıklı bir bağışıklık sisteminin ve bununla beraber doğru çalışan eliminasyon sistemlerinin gerek sinirsel gerekse fizyolojik ve psikolojik olarak insanın dışarıdan gelen bu toksinlere karşı daha dayanıklı olduğu ortaya konmuştur.
Dolayısıyla sağlıklı ve dinç bir yaşam için bedene dışarıdan bilinçli bir şekilde yardım etmek ve organizmadan toksinlerin atılmasını sağlamak gerekir.
Çevre kirliliği ve elektrosmog sağlığımızı tehdit eden önemli bir sorundur!
Elektrosmogun insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri
Çevrenin kirletilmesinin yoğun eleştirilere sebep olduğu günümüzde, elektromagnetik çevre kirlenmesi artan radyo ve TV kanalları ve cep telefonları nedeniyle gündeme gelmiştir. Elektromagnetik alanlar (EMA) insan organizmasında büyük ölçüde karışıklığa sebep olabilirler. İnsan sinir sistemi 500.000 km uzunluğu, 25 milyar sinir hücresi ile dev bir elektriksel donanıma sahip muazzam bir elektronik sistemdir.
Bedeni fonksiyonların hepsi 1–250 mikro volt arası çok küçük gerilimli elektrik uyarıları ile devam eder. EMA’nın dışarıdan bu hassas sisteme tesir etmesi durumunda, doğal sirkülâsyon zarar görebilir. Dolaşım sistemi ve sinir sisteminde buna bağlı bozukluklar ortaya çıkabilir. Vücudun bağışıklık sisteminin sürekli zayıflamasının “ kanseri artıran bir etki”yapacağı da artık tıp tarafından kabul edilmiş bir konudur.
EMA’nın iki tür biyolojik etkisi vardır. Birinci kısım kısa zamanda hissedilen etkiler diyebileceğimiz baş ağrıları, göz yanmaları, yorgunluk, halsizlik ve baş dönmeleri gibi şikâyetlerdir. Ayrıca gece uykusuzlukları, gündüz uykulu dolaşım, küskünlük ve sürekli rahatsızlık nedeniyle topluma katılmamak gibi neticeler de literatürde rapor edilmiştir. Diğer bir etki ise moleküller ve kimyasal bağlara, hücre yapısına vücut koruma sistemine yaptığı ve uzun sürede ortay çıkabilen etkilerdir.
Detoksifikasyon nasıl yapılır?
Detoksifikasyon olarak adlandırılan bu işlem, birkaç yönlü olarak düşünülmelidir. Bunlar;
* Özel diyetlerle vücudu arındırma ve belli sürelerde doktor kontrolünde su,
* Nöralterapi
* Manyetik Alan tedavisi
* Ortomolekülar Tip
* Sebze suyu ve meyve suyu rejimleri,
* Vücudu toksinlerden arındıran ve temizlenmesine yardımcı olan bazı vitamin ve aminoasitler
* Biofoton terapi
* Bitki çayları ve bitki rejimleri,
* Şelasyon tedavileri,
* Homeopatik tedaviler,
* Yosun banyoları,
* Sauna, hamam, kaplıca veya hipertermik seanslar (terleme)
* Kolon temizleme ( Kolon hidro terapi)
* Ozon uygulamalarıdır.
Her 35 yaşına gelmiş insanın yılda bir kez kapsamlı gaita analizi yaptırarak bağırsak florasının durumunu görmesi son derce önemlidir. Bağırsak florasının düzenlenmesiyle toksinlerden arınmış bedenin regülâsyon kapasitesi artacaktır. Daha duru ve süratli düşünecek, unutkanlıklardan arınacak, stres'e karşı toleransı artacak ve daha az sinirleneceği gibi aynı zamanda bağışıklık düzeyi yükseleceğinden daha az hastalanacak, enfeksiyonlara direnç gösterecek, daha verimli, daha sağlıklı ve sorunsuz bir yaşam sürdürecektir.
Her birey bir diğerine göre farklı bir yapıya sahip olduğundan hastalıklara ve diğer dış etkenlere nasıl farklı reaksiyonlar veriyorsa toksinlere karşıda kişiler farklı reaksiyonlar verebilirler. Bazılarının bedenleri toksinleri daha kolay elimine etme özelliğine sahipken bazılarının metabolizmaları bu fonksiyonları yerine getirmekte istenilen duyarlılığı gösteremez. Bu nedenlerle kişinin bedeninin ne zaman detoksifiye edilmesinin gerekliliği kişinin metabolizmasına bağlıdır.
Bununla beraber unutmamak gerekir ki buradaki diğer önemli faktör metabolizmadaki toksinlerin seviyesidir.