Bitkiler; sentez yoluyla elde edilen kimyasal ilaçlara göre organizmaya daha çok şifa, daha az yan etki yapar. Bu nedenle kullanım gittikçe yaygınlaşmakta ve başarılı sonuçlara ulaşılmaktadır. Ancak, bilinçsiz kullanımla hastalıklara davetiye çıkartıldığı da unutulmamalıdır. Hekim nezaretinde olmadan hastanın kendi kendisini şifalı bitkilerle tedavi olmaya kalkışması, doğru olmayan ve sakıncaları olabilecek sonuçlar doğurabilir.
Bitkilerin tedavide kullanılması insanlık tarihi kadar eskidir. Tüm dünyada yüzyıllardır üretilen ve tedavi maksadı ile uygulanan geleneksel fitoterapi, yani “şifalı bitkileri karıştırarak belirli semptomların giderilmesi ve tedavisi için reçete hazırlamak”, şimdiki tıp fakültelerinin eğitim programlarında hala yer almıyor. Bundan ötürü de fitoterapinin uygulanmasını ağırlıklı olarak tıp eğitimi almamış kimseler yüklenmiş durumda. Bitkilerle şifa bulmaya çalışan hastaların ‘en güvenilir, mümkünse tıp ve eczacılık eğitimi almış’ fitoterapi uzmanlarına tedavi olması gerekir.
Tarımda çok fazla kimyasal madde (zehir ve hormonlar) kullanımı, genetiği ile oynanmış, doğal yapıları bozulmuş bitkisel gıdalar sağlığımızı tehdit etmektedir. Söz konusu kimyasalların önemli bir bölümünün alerjiye, bağışıklık sistemimizin bozulmasına, virütik hastalıkların yayılmasına, kan tablosu bozukluklarına ve son yıllarda tüm dünyada çok hızlı bir şekilde artan çeşitli kanser hastalıklarına sebep olduğu da anlaşılmıştır.
SendromX, müzmin
yorgunluk sendromu ,metabolik sendrom fibromyalji ve hemen herkesi etkileyen
stres ve strese bağlı hastalıkların sebepleri arasında; rafine edilmiş yiyecek
ve içecekler ve kimyasal katkı maddeleri sorumlu tutulmaktadır.
Günümüzde yoğun olarak
kullanılan ilaçlar, şifalı bitkilerin aksine, birtakım toksik, alerjik,
hemotolojik yan etkilere sahiptir. Bu ilaçların uzun süre kullanılması, hasta
üzerindeki toksik etkilerinin artmasına neden olmaktadır. İşte bu gibi
durumlarda, yan etkileri pek az olan şifalı bitkilerle tedavi önem kazanmaktadır.
Şifalı bitkilerle tedavide, bitkilerin içindeki etkili kimyasal maddenin
organizmaya zarar vermesini önleyen başka kimyasal maddeler de vardır. Bu
bakımdan şifalı bitkilerle tedavi, ilaç sanayinin ürettiği ilaçlara göre daha
büyük bir biyolojik uyum sağlar. Mesela kansızlık hastalığında kullanılan demir
ihtiva eden ilaçların alerjik etkileri varken, demir içeren bitkilerin alerjik
etkileri yoktur. Şifalı bitkilerin toksik etkileri müstahzarlara göre fevkalade
düşüktür. Mesela, müstahzar atropinin dozu iyi ayarlanmazsa, sonuç son derece
tehlikeli olabilir. Fakat “güzel avrat otu” (belladonna) ile yapılan tedavide,
bu bitkinin ihtiva ettiği doğal atropin aynı tehlikeyi göstermez, zira bunun
dozu çok kolay ayarlanabilir.
İdeal tedavi iki safhada değerlendirilmelidir:
Birinci safhada semptomların izalesi için müstahzar ilaçlara dayanan kısa süreli bir tedavi uygulanmalı, bunu şifalı bitkilere dayanan uzun süreli tedavi izlemelidir. Böylece uygulanan ilaçların yan etkileri minimuma indirilmiş olur.
Şifalı bitkilerden evde hazırlanan ilaçlar; genellikle bitkiyi sıvıya daldırıp etkin maddesinin sıvıya geçmesini sağlayarak kaynatarak, sıcak suda haşlayarak ya da kurutarak hazırlanır.
Şifalı bitkilerle
tedavi amatör kimseler tarafından değil, bu bitkilerin bütün özelliklerine
vakıf bilinçli hekimler tarafından yapılmalıdır. Çünkü bitkilerin bilinçli
kullanımı, sağlık açısından son derece önemlidir. Mesela, kabızlığa karşı etkin
bir ilaç olan sinameki uzun süre kullanılırsa, bağırsak tembelliği hatta birçok
kalın bağırsak hastalığının meydana gelmesine sebep olabilir.
Bitkiler ilk insanın yaratıldığı günden bu yana, bizler için gıda ve şifa kaynağı olmuştur. Yaşadığımız yüzyılın başına kadar da en önemli ilaç kaynağı yine bitkilerdi. Uzun süredir doğal kaynakları esas alan tıbbi çalışmalar, binlerce bitkinin kullanım alanını da belirlemiştir. Özellikle Hindistan ve Çin’de binlerce yıllık araştırma ve tıbbi gelenek, şifalı bitkilerin ayrımında temel kaynak olmuştur. Son 30-40 yıllık süreçte ise Almanya bu konuda laboratuar araştırmalarına dayalı çalışmalar yaparak, bitkisel tedavide dünya lideri konumuna ulaşmıştır.
Şifalı bitkiler pek çok ilacın ham maddesidir. Bu şekliyle pek çok hastalığın tedavi edilmesi fırsatını da verir. Bitkilerle tedavinin alternatif tıp olarak isimlendirilmesi son derece yanlıştır. Özellikle teşhis yöntemlerinde son derece ileri düzeyde olan modern tıp, Batı’da bilhassa Almanya’da bitkisel tedavi alanına da müdahale ederek, bitkileri de tedavi aracı olarak kabul etmiştir. Bu uygulamanın güzel ve doğru sonuçlar doğurduğu da ortadadır.
Alman Sağlık Sigortası
sistemi, bitkisel ilaç bedellerini ödemektedir. Bitkisel ilaç ruhsatı veren
Almanya’daki baş konseyin onayını almış ilaçlar, ülkemizde de reçetelere
girmektedir. Dünyada birçok ülkede durum bundan farklı değildir.
Bitkileri uzmanınızın tavsiyesiyle hazırlayın.
Bitkileri ıhlamur gibi kaynatıp balla tatlandırarak içiniz. Fokur fokur uzun
süre kaynatmayın.